9 Mart 2013 Cumartesi

İçindeki anneyi doğurmak


Fotoğraf: Goncagül Sunar


“Çocuk sahibi olanlar gücünü en fazla ortaya koyanlardır”  

*Aile Dizimi sistemini geliştiren Bert Hellinger 


Çocuk yetiştirmenin bu kadar değerini kaybederek hafife alındığı, sayısız taktikle “kolaylaştırıp” bir an önce kurtulmak hatta mümkünse başkalarına devretmek gereken bir iş olarak görüldüğü, bu kadar bilgi odaklı ve mekanik olarak yapıldığı başka bir dönem oldu mu bilmiyorum. Ama benim anne olduğum dönem aynen böyle. Oysa dünya üzerinde çocuk yetiştirmekten daha çok emek isteyen başka hiçbir iş ya da uğraş yok. Özellikle ilk bir yıl çocuğuna bakarken bir annenin ortaya koyduğu şey, dünyadaki en kalifiye emektir. 


Bir bebeği doğururken aslında kendi içinizden de bir anne doğurursunuz. Çok sancılı ve çalkantılı ama gerçekten büyüleyici bir süreç. Özellikle ilk bir sene içinden geçmek zorunda kaldığınız sayısız ateşten çemberin ve ölümcül bir rutinin sonunda ulaştığınız duyguyu, ruhun genişlemesi olarak tarif etmek mümkün. İçinizdeki annenin doğuşu, bir kadın olarak kendinizde var olduğunu bile bilmediğiniz muhteşem bir gücü keşfetmenizi sağlıyor. Bundan kaçmak ise bu fırsatı kaçırmak aslında. Ve evet tüm bunlar uykusuz gecelerde ve yorgun gündüzlerde, bebek bezleri, gaz sancıları ve ağlama sesleri arasında geçen birbirinin aynısı günler içinde oluyor. Ama bu günleri bebeğinizle taktiksiz, stratejisiz, samimi ve içten bir ilişki kurarak, her ihtiyacına hesapsız, egosuz karşılık vererek geçirdiğinizde içinizdeki annenin doğumu gerçekleşiyor. Ancak o zaman kendi merkezinizin dışına çıkarak başka bir varoluş alanına giriyorsunuz.      

Uzun yıllardır yaptığım yoganın ve vesilesiyle kendimle yakın ilişki kurmamın sayısız faydasını gördüm anne olduğumda. Yoga yaparken ne öğrendiysem, ne üzerine kafa yorduysam, harfi harfine, üstelik kitap sayfalarından değil canlı bir örnek olarak gelip buldu beni. Anne olduğumda, yoga yaparken öğrendiğim her şeyi en yoğun haliyle uygulamaya çalışırken buldum kendimi: Hem fiziksel hem de ruhsal olarak güçlü olmak, dengemi kaybetmemek, kaybettiğimde tekrar bulmaya çalışmak, hiç olmadığım kadar esnek olmak, değişime direnmemek, odaklanmak, bir bebeğe bakmanın başka yolu olmadığı için tüm duyularımla anda olmak, emzirmek gibi eylemleri meditatif bir deneyim olarak algılamak, duygularımın akmasına izin vererek anneliğin bir parçası olan öfkenin ve kaygının içinden geçmek, etrafımdaki çok sesliliğin içinde kendi iç sesimi duymak, bilinmeyen bir dünyaya ilk adım attığımda her şeyin kaotik göründüğü günlerde sezgilerime güvenmek ve en önemlisi tüm bunları her gün yeniden ve yeniden yaşamak…

Sonunda anladım ki yoga yapmak aslında beni daha iyi bir anne olmaya hazırlamıştı. Yoga yaparken öğrendiğim her şey, bebeğime bakarken bana kılavuz oldu. Umarım size de olur. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder