23 Mart 2013 Cumartesi

Değişim

Fotoğraf: Goncagül Sunar

Sadece erkekler babalığı değil, biz kadınlar da anneliği öğreniyoruz. Sabırla ve özveriyle, içimizi yonta yonta, gecenin kör karanlığında debelene debelene ve sıkça duvara toslayıp tekrar doğrularak çıkarıyoruz içimizdeki anneliği. Kitaplar da yardımcı oluyor bazen. Ama kitaplara sıkışıp kalırsanız, çocuğundan şikayet eden bir anneye dönüşüyorsunuz. “Her tekniği uyguluyorum, ama neden sonuçları istediğim gibi olmuyor? Bu çocuk neden böyle?”  Hedef koymamak gerekiyor çocuk bakarken. Yaşanılanlara odaklanmak, çocuğunuzla birlikte kendinizi akışa bırakmak daha derin bir tecrübe oluyor. Kendini akışa bırakamayan, değişime direnen, hedefe sıkı sıkı tutunup kontrolü bırakamayan anne, bir yerde tıkanıp kalıyor mutlaka. Oysa bu öyle öğretici bir süreç ki, sonunda değişim dalgalarının içinde kaybolmamayı öğreniyorsunuz ve aslolanın değişim olduğunu.

Kendini akışa bırakmayı öğrenmek henüz hamileyken başlıyor. Başınıza ne zaman ne geleceğini, bedeninizde nasıl bir değişim olacağını bilemiyorsunuz çünkü. Bununla yaşamayı öğretiyor hamilelik. Bedeninizdeki değişim, zihninizdeki düşünceleri ve duygularınızı da değiştiriyor. Bir gün çocuk sahibi olmanın heyecanıyla sarhoş oluyorsunuz, ertesi gün anne olma korkusu yağmur gibi iniyor tepenize. Bir gün iyi bir anne olacağınızı düşünüyorsunuz, ertesi gün çocuk işine nereden bulaştığınızı sorgularken buluyorsunuz kendinizi.  

Bebeğiniz doğduktan sonra ise hamilelikte yaşadıklarınızın aslında değişime alışma provası olduğunu anlıyorsunuz. Çünkü değişimin dozu artıyor. Her gün yeni bir bilinmeyenle karşılaşıyorsunuz. Bebeğiniz bazen çok yiyor, bazen çok az. Bazen kucakta olmak istiyor, bazen kendi kendine keyifle oyalanıyor. Bazen uzun uzun uyuyor, bazen sizi hiç uyutmuyor. O zaman anlıyorsunuz ki bir bebeğin tek düzeni, düzensizlik. Tam her şey rayına oturdu diye düşünürken, bir anda her şey tepe taklak oluyor. 

Her bebek kendine özgü ve eşsiz. Bu yüzden onların uyku ve yemek saatlerine sürekli müdahale etmek ve kendine göre düzenlemeye çalışmak fikri, kontrolü bırakamamanın, değişime direnmenin ve çocuğunla birlikte akamamanın bir göstergesi. Bütün stratejiler ve yöntemler de buna çanak tutuyor. Oysa bebeğinizle birlikte geçirdiğiniz en yakın zaman olan ilk bir seneyi, saatleri düzenleyerek, günü planlayarak, katı kurallarla tutarlı olmaya çalışarak geçirmek yerine, fedakarlık ve özveriyle kendinizi akışa bırakarak yaşarsanız, o zaman bebeğinizle gerçek bir bağ kurduğunuz yeni bir yaşam alanına adım atıyorsunuz. 

Yaşadıklarınızla, düşüncelerinizle ve duygularınızla özdeşleşmeden, onlara sıkı sıkı tutunmadan akma hali yoganın ve meditasyonun özüdür. Ne yaşıyor, ne hissediyor olursanız olun, her şey geçicidir. Zor anların gelip geçici olduğunu düşünürseniz, daha kolay yaşarsınız. Onunla savaşırsanız, kurtulmak istediğiniz halde ona yapışıp kalırsınız. Güzel şeylere de sımsıkı tutunmamak lazım, nasılsa yenileri gelecek. Her türlü rahatlığı ve rahatsızlığı kucaklamayı öğrenmek en güzeli. Zaten yarın hepsi bitmiş olacak ve bambaşka bir şeye dönüşecek. 

Annelik, değişime güvenmeyi öğretir insana. Sık sık dev dalgalar gelir üzerinize. Savaşmazsanız, kabullenirseniz, gün gelir sular durulur. Birden günler sakin denizlerde harika bir yolculuğa dönüşür. Ve ertesi gün hiç bilmediğiniz sularda yepyeni bir yolculuk başlar.  

9 Mart 2013 Cumartesi

İçindeki anneyi doğurmak


Fotoğraf: Goncagül Sunar


“Çocuk sahibi olanlar gücünü en fazla ortaya koyanlardır”  

*Aile Dizimi sistemini geliştiren Bert Hellinger 


Çocuk yetiştirmenin bu kadar değerini kaybederek hafife alındığı, sayısız taktikle “kolaylaştırıp” bir an önce kurtulmak hatta mümkünse başkalarına devretmek gereken bir iş olarak görüldüğü, bu kadar bilgi odaklı ve mekanik olarak yapıldığı başka bir dönem oldu mu bilmiyorum. Ama benim anne olduğum dönem aynen böyle. Oysa dünya üzerinde çocuk yetiştirmekten daha çok emek isteyen başka hiçbir iş ya da uğraş yok. Özellikle ilk bir yıl çocuğuna bakarken bir annenin ortaya koyduğu şey, dünyadaki en kalifiye emektir. 


Bir bebeği doğururken aslında kendi içinizden de bir anne doğurursunuz. Çok sancılı ve çalkantılı ama gerçekten büyüleyici bir süreç. Özellikle ilk bir sene içinden geçmek zorunda kaldığınız sayısız ateşten çemberin ve ölümcül bir rutinin sonunda ulaştığınız duyguyu, ruhun genişlemesi olarak tarif etmek mümkün. İçinizdeki annenin doğuşu, bir kadın olarak kendinizde var olduğunu bile bilmediğiniz muhteşem bir gücü keşfetmenizi sağlıyor. Bundan kaçmak ise bu fırsatı kaçırmak aslında. Ve evet tüm bunlar uykusuz gecelerde ve yorgun gündüzlerde, bebek bezleri, gaz sancıları ve ağlama sesleri arasında geçen birbirinin aynısı günler içinde oluyor. Ama bu günleri bebeğinizle taktiksiz, stratejisiz, samimi ve içten bir ilişki kurarak, her ihtiyacına hesapsız, egosuz karşılık vererek geçirdiğinizde içinizdeki annenin doğumu gerçekleşiyor. Ancak o zaman kendi merkezinizin dışına çıkarak başka bir varoluş alanına giriyorsunuz.      

Uzun yıllardır yaptığım yoganın ve vesilesiyle kendimle yakın ilişki kurmamın sayısız faydasını gördüm anne olduğumda. Yoga yaparken ne öğrendiysem, ne üzerine kafa yorduysam, harfi harfine, üstelik kitap sayfalarından değil canlı bir örnek olarak gelip buldu beni. Anne olduğumda, yoga yaparken öğrendiğim her şeyi en yoğun haliyle uygulamaya çalışırken buldum kendimi: Hem fiziksel hem de ruhsal olarak güçlü olmak, dengemi kaybetmemek, kaybettiğimde tekrar bulmaya çalışmak, hiç olmadığım kadar esnek olmak, değişime direnmemek, odaklanmak, bir bebeğe bakmanın başka yolu olmadığı için tüm duyularımla anda olmak, emzirmek gibi eylemleri meditatif bir deneyim olarak algılamak, duygularımın akmasına izin vererek anneliğin bir parçası olan öfkenin ve kaygının içinden geçmek, etrafımdaki çok sesliliğin içinde kendi iç sesimi duymak, bilinmeyen bir dünyaya ilk adım attığımda her şeyin kaotik göründüğü günlerde sezgilerime güvenmek ve en önemlisi tüm bunları her gün yeniden ve yeniden yaşamak…

Sonunda anladım ki yoga yapmak aslında beni daha iyi bir anne olmaya hazırlamıştı. Yoga yaparken öğrendiğim her şey, bebeğime bakarken bana kılavuz oldu. Umarım size de olur.