![]() |
Fotoğraf: Goncagül Sunar |
“Çocuk
sahibi olanlar gücünü en fazla ortaya koyanlardır”
*Aile Dizimi sistemini geliştiren Bert
Hellinger
Çocuk
yetiştirmenin bu kadar değerini kaybederek hafife alındığı, sayısız taktikle
“kolaylaştırıp” bir an önce kurtulmak hatta mümkünse başkalarına devretmek
gereken bir iş olarak görüldüğü, bu kadar bilgi odaklı ve mekanik olarak
yapıldığı başka bir dönem oldu mu bilmiyorum. Ama benim anne olduğum dönem
aynen böyle. Oysa dünya üzerinde çocuk yetiştirmekten daha çok emek isteyen
başka hiçbir iş ya da uğraş yok. Özellikle ilk bir yıl çocuğuna bakarken bir
annenin ortaya koyduğu şey, dünyadaki en kalifiye emektir.
Bir bebeği
doğururken aslında kendi içinizden de bir anne doğurursunuz. Çok sancılı ve
çalkantılı ama gerçekten büyüleyici bir süreç. Özellikle ilk bir sene içinden
geçmek zorunda kaldığınız sayısız ateşten çemberin ve ölümcül bir rutinin
sonunda ulaştığınız duyguyu, ruhun genişlemesi olarak tarif etmek mümkün.
İçinizdeki annenin doğuşu, bir kadın olarak kendinizde var olduğunu bile
bilmediğiniz muhteşem bir gücü keşfetmenizi sağlıyor. Bundan kaçmak ise bu
fırsatı kaçırmak aslında. Ve evet tüm bunlar uykusuz gecelerde ve yorgun
gündüzlerde, bebek bezleri, gaz sancıları ve ağlama sesleri arasında geçen
birbirinin aynısı günler içinde oluyor. Ama bu günleri bebeğinizle taktiksiz,
stratejisiz, samimi ve içten bir ilişki kurarak, her ihtiyacına hesapsız,
egosuz karşılık vererek geçirdiğinizde içinizdeki annenin doğumu gerçekleşiyor.
Ancak o zaman kendi merkezinizin dışına çıkarak başka bir varoluş alanına
giriyorsunuz.
Uzun
yıllardır yaptığım yoganın ve vesilesiyle kendimle yakın ilişki kurmamın
sayısız faydasını gördüm anne olduğumda. Yoga yaparken ne öğrendiysem, ne
üzerine kafa yorduysam, harfi harfine, üstelik kitap sayfalarından değil canlı
bir örnek olarak gelip buldu beni. Anne olduğumda, yoga yaparken öğrendiğim her
şeyi en yoğun haliyle uygulamaya çalışırken buldum kendimi: Hem fiziksel hem de
ruhsal olarak güçlü olmak, dengemi kaybetmemek, kaybettiğimde tekrar bulmaya
çalışmak, hiç olmadığım kadar esnek olmak, değişime direnmemek, odaklanmak, bir
bebeğe bakmanın başka yolu olmadığı için tüm duyularımla anda olmak, emzirmek
gibi eylemleri meditatif bir deneyim olarak algılamak, duygularımın akmasına
izin vererek anneliğin bir parçası olan öfkenin ve kaygının içinden geçmek,
etrafımdaki çok sesliliğin içinde kendi iç sesimi duymak, bilinmeyen bir
dünyaya ilk adım attığımda her şeyin kaotik göründüğü günlerde sezgilerime
güvenmek ve en önemlisi tüm bunları her gün yeniden ve yeniden yaşamak…
Sonunda
anladım ki yoga yapmak aslında beni daha iyi bir anne olmaya hazırlamıştı. Yoga
yaparken öğrendiğim her şey, bebeğime bakarken bana kılavuz oldu. Umarım size
de olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder